Randevu Hattı

0232 252 01 07 (pbx)

info@gaziemirtipmerkezi.com

Hasta Hizmetleri

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları

Yenidoğan döneminden 18 yaşa kadar uzanan çocukluk dönemi; bedenen, ruhen ve sosyal bakımdan sağlıklı bireyler yetiştirilmesi için yakın takip gerektiren özel bir dönemdir.

Bu hızlı gelişim sürecinde çocuklara sunulan her türlü tıbbi, psikososyal ve davranışsal yaklaşım erişkinlik dönemine yansıyacağından dikkatle planlanmalıdır.

Olağan çocukluk çağı hastalıklarının takip ve tedavisinin yanı sıra beslenme, uyku düzenlenmesi, büyüme- gelişmeyi destekleyici oyunlar, sosyal ve ikili ilişkiler konusunda da uzman görüş ve yönlendirmelerine ihtiyaç duyulmaktadır.

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Polikliniğimizde

  • Aşı programı takibi ve uygulamaları
  • Anne sütü danışmanlığı
  • Büyüme-gelişme basamakları
  • Ek gıdaya geçiş ve beslenme
  • Sağlıklı çocuk takibi
  • Psikososyal gelişimin değerlendirilmesi ve takibi
  • Çocukluk çağında bulaşıcı hastalıklar ve korunma yolları
  • Büyüme-gelişme gerilikleri, boy kısalığı, tiroid bezi hastalıkları
  • Gece ve/veya gündüz idrar kaçırma
  • Alerjik hastalıklar (astım, rinit, konjonktivit vb.)
  • Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları
  • Obezite, sağlıklı beslenme ve diyet
  • Çocuklarda mide-barsak sistemi hastalıkları (reflü, kabızlık, ishal vb.)
  • Kansızlık (anemi), kanama ve pıhtılaşma bozuklukları
  • Ateşli havale (febril konvülsiyon), sara hastalığı (epilepsi) ve gelişme gerilikleri takip edilmektedir.

Yenidoğan İşitme Taramaları (OAE, ABR, BERA)

İşitme kaybı çocukların konuşma ve dil gelişimini, psikolojik ve sosyal gelişimini olumsuz yönde etkiler. Yapılan araştırmalarda ilk 6 ayda işitme kaybı tanısı konup işitme rehabilitasyonu sağlanmış bebeklerin|-|,7 ay ve sonrasında tanılanan bebeklere göre alıcı ve ifade edici dil becerileri daha iyi bulunmuştur. İşitme kaybı tanısının konma yaşı geciktikçe hastanın dil ve konuşma gelişimi yaşıtlarına göre daha yavaş, yetersiz olmaktadır. İşitme kaybı açısından risk faktörü olsun ya da olmasın tüm bebeklere işitme taraması uygulanması gereklidir. Çünkü bazı hastalarda risk faktörü olmadığı halde de işitme kaybı tespit edilebilmektedir.

Erken teşhis çok önemlidir.

İşitme taramalarının amacı işitme kaybının ilk aylarda erkenden tanısını koymak, çocuğun konuşma gelişim dönemini kaçırmadan işitsel rehabilitasyonu sağlamaktır. Yenidoğan işitme taramalarının 3 aşaması bulunur. Yapılan testlerden alınan olumlu ya da olumsuz sonuca göre tarama ya sonlandırılır ya da bebek takip edilir. Sonuç kâğıdına test edilen kulakta geçti ya da kaldı olarak belirtilir. İlk aşamada hastanın işitme kaybı risk faktörüne sahip olup olmamasına göre bir ya da iki test yapılır. Her iki kulaktan da geçme durumunda ilk aşamada aileye bilgi verilerek tarama sonlandırılır. Bebek testlerden kaldıysa ikinci aşama için randevu verilir. İkinci aşamada birden çok test yapılabilir. Kulak burun boğaz muayenesi gerekebilir.

Yenidoğan işitme tarama testleri “Tarama Emisyonu” ve” Tarama ABR” dir.

Tarama Emisyonu

Tarama testlerini İşitme Tarama protokolleri konusunda eğitim almış personel uygular. Emisyon cihazı elde taşınabilir ve küçüktür. Cihaza bağlı kulak içine yerleştirilen küçük bir kulaklığı bulunur. Bu küçük kulaklık vasıtasıyla tüylü hücrelerden (Dış Tüy Hücreleri) gelen yanıtlar kaydedilir. Otoakustik emisyon ile iç kulağın aktif mekanizması hakkında bilgi edinilir. Ağrısızdır, uygulanması kolay ve kısa sürelidir. Testin yapılabilmesi için hastanın sessiz olması ve hareket etmemesi gereklidir.

Tarama ABR

ABR (Auditory Brainstem Response- İşitsel Beyinsapı Cevabı) olarak adlandırılan test ile işitme sisteminin işitsel uyarana karşı cevabı, başın belli yerlerine yerleştirilen elektrotlar sisteminin işitsel uyarana karşı cevabı, başın belli yerlerine yerleştirilen elektrotlar vasıtasıyla kaydedilmektedir. Hastanın tepkisine bağlı olmayan, uyurken yapılan bu test ile hastanın işitme düzeyi ve beyinsapı düzeyinde işitme yolları ile ilgili önemli bilgiler edinilmektedir.

BEBEKLERDE ULTRASON İLE KALÇA ÇIKIĞI TARAMASI

Bebeklerde kalça ultrasonografisi güvenilir ve ağrısız bir yöntem olup, kalça displazisini erken dönemde saptamak için yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu tetkikte ultrason cihazından, bebeğin kalça bölgesine yollanan ses dalgaları, canlı görüntü olarak ekrana yansır. Radyoloji uzmanı tarafından değerlendirilir.

Erken dönemde tedavisi çok daha kolay olan bu deformite, ileri dönemlerde ancak ameliyat veya uzun süreli kalça alçısı gibi zor yöntemlerle tedavi edilebilmektedir. Bu nedenle erken dönemde tanı koymak için çocuk doktoru tarafından muayene sonrası ultrasonografi taraması önerilmektedir.

Kalça Displazisi Nedir?

Gelişimsel kalça displazisi; doğumdan önce, doğum sırasında veya doğum sonrası erken hafta veya aylarda gelişen, doğuştan kalça çıkığı olarak da bilinen bir deformitedir.

Normal kalçada femur başı kalça eklemini oluşturan yuvada rahatlıkla yerleşmişken kalça çıkığında normal ilişki farklı oranlarda bozulmuştur. Bu deformite, ileri yaşlarda topallama ve ayak kısalığına neden olabilmektedir.

Hangi Durumlarda Daha Sık Görülür?

Kalça displazisi bazı durumlarda daha sık karşımıza çıkar:

  • Anne karnında iken bebeğin içinde bulunduğu sıvının azlığı (oligohidramnios)
  • Anne karnında iken bebeğin anormal duruş pozisyon(makat gelişi)
  • Diğer aile bireylerinde kalça çıkığı mevcudiyeti

Erken Tanı Neden Önemlidir?

Kalça çıkığının 6 aydan erken tespit edilmesi, tedavi seçeneklerinin farklılığı nedeni ile çok önemlidir. İlk üç ayda, deformitenin ciddiyetine göre, çift bez uygulaması veya Pavlik bandaj gibi basit yöntemler etkili olurken daha ileri aylarda alçı uygulaması gerekmektedir.

Çocuk yürümeye başladıktan sonra ise deformite yalnız ameliyat ile düzeltilebilmektedir